Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Çıkmaz Sokakların Çıkış Yolları

Hayat bir sahnedir. Herkes, yaşadığı hayatı oynayan bir artisttir. Bu sahneyi yaratan, bizi bu sahneye getiren, bize bu rolü vermiş. Rolü beğenip beğenmemek bize düşmez. Verilen rolü en iyi şekilde oynamak, rejiyi memnun etmektir bize düşen.
Çıkmaz sokaklar insanın dünyasında da vardır. İçimizdeki inişler yokuşlar, coğrafyadan daha çoktur. Cevapsız kalan sorular, çıkmaz sokaktır. Dermansız sanılan dertler çıkmaz sokaktır. Halbuki insan, yol mühendisi gibi olmalıdır. Mühendisin karşısına bataklık çıkarsa etrafını dolaşır. Dağ çıkarsa tünel açar, yoluna devam eder. Nehir çıkarsa köprü yapar. Yol bitti diyen, 'kendi ulaşımını durdurur'.
***
Felçli bir çocuk vardı. Annesi şöyle diyor: "Evladım felçli insanların da yapacağı işler vardır. Ben inanıyorum ki çok iyi günler göreceğiz. Felçli olman demek, her şey bitti demek değildir." Annesi o çocuğa lisan öğretti.
Çocuk tercümeler yaptı. Gerçekten de hem kültürleri arttı hem de para kazandılar.
***
İki gözü de görmüyor. Azmediyor okuyacağım diyor. Böylece lise, üniversite bitiyor. Gözünün görmemesi bütün yolları çıkılmaz hale soktu. Fakat o şahıs üniversite bitirerek kendi yolunu açtı.
***
Adam eşiyle kavga etmiş. Yollarda deste deste çiçek satıyorlar. Düşünüyorum, eşini üzmüş adam, akşam bir buket çiçeği eşine uzatınca ikisinin de sevgi damarları kabarmaz mı? Bir çiçek, çıkmaz sokakları fethetti.
İnsanı çıkmaz sokağa düşüren, kendi düşünceleridir. Ben bazen diyorum ki kendi kendime "Yok. Ben bu hastalıktan kurtulamam..." İşte kendi kendimi çıkmaz sokağa soktum. Sonra diyorum ki; "Niye iyileşmeyeyim? Şifa Allah'tan" Şimdi çıkmaz sokaktan çıktım. Her çıkmaz sokak açılır. Hassas olmak, dengesizliği de beraberinde getirir. Hislerimiz, aklın kontrolünde olursa dengesizliklerin sayısı azalır.
Elbette çıkmaz sokak vardır. Çıkmaz sokaklar yolumuzu kesebilir. Fakat müsbet düşünmek lazım. Ben kitap bulunmayan bir evde büyüdüm; kırk tane kitap yazdım.
Her akşam, yatsı namazını kıldıktan sonra, "Bugünkü hayatım nasıl geçti?" sorusuna cevap aramalıyız. Günahlarımızı, hatalarımızı tespit etmeli, onlara tevbe etmeliyiz.
İnsanın, gayrete gelerek geçmişin yanlışlıklarından intikam alması lazım.
Hekimoğlu İsmail

La Edri ("Bilmiyorum....." Bilgeliği)

Müçtehit makamındaki büyük imamlardan İmam Malik ve İmam Muhammed kendilerine sorulan birçok soruya "Bilmiyorum" cevabı veriyorlar. Müçtehit makamında olan, Kur'an-ı Kerim ve hadis konularındaki derin ilimleriyle öne çıkan imamlarımız hangi tarz sorulara "Bilmiyorum" cevabı veriyorlardı?
Kendisine yöneltilen bir soruya "Bilmiyorum" cevabını vermek bir cehalet ve bilgisizlik değil, bir fazilet ve edeptir. Kur'ân-ı Kerim'de beş âyette (2:216,232; 3:61; 16:74; 24:19) "Allah bilir, siz bilmezsiniz" cümlesi yer alır.
Yine birçok âyette Allah'ın ilmi, "Görüneni de, görünmeyeni de bilir" şeklinde anlatılır. Allah'ın bilgisi yanında kulun bilgisi denizde bir damla, çölde bir kum, kitaplarda bir nokta bile değil. "Bilmiyorum" demek, diyebilmek, bu edebi takınmanın ve yaşamanın yanında, Allah'ın ilim sıfatına ve alîm ismine ayna olmak için güzel bir vesiledir.
Bir başka açıdan bakılacak olursa, bilgiçlik taslamak, kendi bilgisiyle övünmek ve her şeyi bilir gibi bir gurura kapılmak, şeytanın tuzağına düşmek sayılırken, bilgisizliğini öne çıkarmak, Allah'ın bilgisinin dışında kendi bilgisine bel bağlamamak bir melek edebidir. Cenab-ı Hak Adem Aleyhisselam'a bütün eşyanın bilgisini verdikten sonra, onları meleklere de gösterdi, sorguya çekti. Melekler de, "Seni her türlü noksandan yüce tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yoktur. Her şeyi hakkıyla bilen ve her şeyi hikmetle yapan Sensin" diye kendi bilgisizliklerini dile getirirler. (2:31-32)
İşte ilimde zirve birer şahsiyet olan, dini bilgilerde bir insanın varabileceği en üst düzey olan "imamlık" mertebesine yükselen İslam müçtehitlerinin kendilerine yöneltilen soruların bir kısmına "Bilmiyorum" şeklinde cevap vermeleri yüksek bir edeptir. Bu söz sadece birkaç müçtehide ait bir mesele değildir. Mesela meleklerin bu halini bir müçtehit aynen tatbik etmişti. Bir defasında, İmam Şa'bî'ye bir mesele sormuşlar. İmam: "Bilmiyorum!" demiş. Demişler ki: "Ya imam, siz ki Irak'ın âlimi bulunuyorsunuz. 'Bilmiyorum!' demekten sıkılmıyor musunuz?" O da şu mukabelede bulunmuş:
"Melekler, ilim ve edepçe bizden daha ileridir. Böyleyken onlar: 'Seni her türlü noksandan yüce tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yoktur' demekten sıkılmadılar."
Yine İmam Azam'ın yetiştirdiği bir ilim deryası olan İmam Ebu Yusuf da "Bilmiyorum" cevabını verenlerdendi. Abbas Halifesi Harun Reşid, İmam Ebu Yusuf'u yüksek mahkeme reisliğine getirmişti. Bir gün adamın biri geldi, kendisine bir sual sordu. Ondan 'Bilmiyorum' cevabını alınca: "-Nasıl olur da bilmezsiniz?" dedi. "Bir de devlet hazinesinden maaş alıyorsunuz." Ebu Yusuf: "-Bize bildiğimiz şeyler için para veriyorlar, eğer bilmediklerimiz için ücret alsaydık, devletin hazinesi yetmezdi" cevabını verdi.
İmam Malik de kendisine yöneltilen birçok soruya "Bilmiyorum" diye cevap verirdi. Bu dersi, 13 yıl boyunca dizinin dibinden ayrılmayan hocası Abdurrahman İ. Hürmüz'den öğrenmişti. Hocası, "Bak Mâlik!" demişti bir gün, "Bir insanın sığınacağı en emin liman 'Bilmiyorum' sözüdür."
İmam Malik de bildiği bir konuda görüşünü açıklasa bile sonunda şu âyeti okuyordu: "Ancak birtakım tahminlerde bulunuyoruz. Onun hakkında kesin bir bilgi sahibi değiliz." (Casiye Suresi, 45:32) Bu alimlerin "Biliyorum" şeklinde cevabını verdikleri soruların neler olduğunu tespit etmek mümkün değil. Bu sorular her alanda dini konulardaki sorulardı. Diğer yandan edebiyatımızda "Bilmiyorum" anlamında "Lâ edrî" bir gelenek haline gelmişti. Birçok şair bu imza ile şiirler yazdı.
-Alıntı-

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Bizim için bir ölçü (İmam azamın oğluna nasihatı)

İmam-ı Azam Hz. oğluna şu nasihatte bulunuyor,evladım 500 hadis arasında şu 5 hadisi seçtim bunlara uymanı istiyorum.

1-Amel ancak niyetledir. Ve bir kişiye ancak niyet ettiği vardır.

2-Kişinin, manasız ve boş sözleri terk etmesi İslamiyet'inin güzelliğindendir.

3-Kendı nefsiniz için istediğiniz ve sevdiğiniz şeyi, din kardeşiniz için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş sayılmazsınız.

4-Şüphesız helâl belli, haram da bellidir. Allah güzeldir, ancak güzel şeyleri kabul eder.

5-Müslüman, Müslümanlara eliyle ve diliyle zarar vermeyen kimsedir....

son noktayı şu tarihi nasihatla koyuyor.Evladım! Bozuk itikatli olanlardan uzak olmanı, kalbiselim sahibi olarak ölmeni isterim.

28 Ağustos 2009 Cuma

Secde etmek kanserden koruyor.

Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan Ulusal Işın Teknolojisi Merkezi’nde yapılan bir bilimsel araştırma, Allah’a secde etmenin insanı kanserden koruduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmayla ayrıca secdenin hamile kadınlar için de oldukça yararlı olduğunu ve ceninin şekil bozukluğuna uğramasını engellediğini, bunun yanında yine birçok bedensel ve psikolojik hastalıklara iyi geldiği tespit edildi.

Işın Teknolojisi Merkezi Bölümü Başkanı Biyoloji profesörü Muhammed Ziyaeddin Hamid, bu çağda insanların her yönden elektromanyetik dalgalara maruz kaldığını ve bu nedenle daha fazla ışın aldığını belirterek, vücutta biriken bu yükün mutlaka dışarı atılması gerektiğini bildirdi.

Araştırma sonucu vücutta biriken elektromanyetik yükün Allah’a secde ile dışarı boşaltıldığının belirlendiğini dile getiren Mısırlı bilim adamı, bilimsel araştırmaların insan boyunun küçüldükçe elektromanyetik dalgalara uğrama oranının daha da azaldığını gösterdiğini söyledi.

Yedi azanın yerle teması enerjiyi boşaltıyor

İnsanın secde halindeyken elektromanyetik dalgalara daha az maruz kaldığını ve alnın yere değmesiyle vücuttaki elektromanyetik yükün dışarıya boşaltıldığını tespit ettiğini kaydeden Profesör Ziyaeddin, secde halinde olan bir insanın yedi organının yerle temas etmesinin boşaltımı hızlandırdığını ve bunun yorgunluk ve bazı hastalıklara iyi geldiğini ifade etti.

Araştırmaların elektrik yükünün vücuttan sağlıklı bir şekilde atılması için secde anında kıbleye dönmek gerektiğini gösterdiğini bildiren Profesör Ziyaeddin, Kâbe’nin yeryüzünün merkezi olduğunu ve yeryüzünün merkezine yönelmenin vücuttaki elektrik yükünü dışarı atmak için en uygun pozisyon olduğunu söyledi.

Beş vakit farz namazın vücuttaki elektrik yükünün dışarı atılması için yeterli olduğunu belirten Mısırlı bilim adamı, uyku esnasında vücutta oluşan unsurların sabah namazıyla dışarı atıldığını ve insanın güne sağlıklı ve canlı bir şekilde başladığını kaydetti.

Öğle, ikindi ve akşam namazlarının günün yorgunluğunu ve stresini azalttığını ve insana psikolojik bir rahatlama sağladığını söyleyen Profesör Ziyaeddin, yatsı namazıyla gün boyu vücutta oluşan yükün geri kalanının dışarı atıldığını ve insanın rahat bir şekilde uykuya dalmasının sağlandığını belirtti.


Kaynak:Asım Sancaktar / Dünya Bülteni

Bir kaç anlamlı söz

''Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.'' GIBBON
''Hayatta hiç hata yapmamış birisi zaten hiçbir işe başlamamış demektir.'' HENRY FORD
''Hayatta hiçbirşeyden korkmayın yalnız;herşeyi anlamaya çalışın.'' MARİE CURİE
''İnsanlar tecrübeleri oranında değil tecrübelerinden aldıkları dersler oranında olgundurlar.'' BERNARD SHAW

''İnsan aklın snırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez.'' ALBERT EINSTEIN
''Olgun insan yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapan insandır.'' KONFİÇYUS
''Gerçek arkadaş sağlık gibidir.Değeri ancak o yok olunca anlaşılır.'' CERVANTES
''Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız.'' KONFİÇYUS

''İnsanların yapabileceği en büyük fenalık kendisine olan güvenini kaybetmesidir.''
RİCHARD BERNEDİCİ

''Hayat herkes için acı, çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm, onlar da mesut değil.İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır, hele hak edince.Evlenme dâvaya benzer. Mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç, ne namus, ne de ruh.Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez.'' BALZAC

''Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim.
Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz.
Susmanın kudretine inanıyorum. Bu mevzu üzerinde saatlerce konuşabilirim.
Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında.
Bir kelime yeterlidir, gerisi laftır.
Moda kadınlara benzer, onun da havası vardır.
Her şeyi düşünmek, çoğun her şeyi düzene sokmak demektir.
Birçok insanın korkak olmaya cesareti yoktur.
Yazı ile insan daya iyi yalan söyleyebilir.
Zekanın sakıncası, insanı devamlı surette bir şeyler öğrenmeye zorlamasıdır.
Erkeğin de, kadının da terbiyesi birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur.
Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da akıllarını kullanır.
Ben şaka yaparken gerçekleri söylerim, çünkü gerçekler dünyanın en gülünç şakalarıdır.
Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.
Parayı kazanmadan harcamaya nasıl hakkımız yoksa, mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur.
Değişmez kural, değişmez kuralın olmayacağıdır.
Çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız (bu hiç de gerekli değil) kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için.
Yapabilenler yapar; yapamayanlar yapmayı öğretir.
Benim en iyi dostum terzimdir. Çünkü ne zaman beni görse, derhal o andaki ölçülerimi alır. Oysa bütün öteki tanıdıklarım benim hala eskisi gibi olduğumu düşünürler.
Yalancının cezası; kimsenin kendine inanmayışı değil, asıl kendisinin kimseye inanmayışıdır.
Merhamet sevgiye yakınsa, minnet onun aksine yakındır.
Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.
Aşk, insana vakar, ağırbaşlılık, hatta güzellik verir.'' Bernard SHAW

27 Ağustos 2009 Perşembe

Başlarken

Merhaba Arkadaşlar,
"Nakkaş döndü dolaştı yine aynı bahçeye geldi" diye bir söz var ya benimkide o mesele.:)
Diğer blogumu kapatırken "tekrar görüşürüz inşallah" demiştim.

Gözlerimi kapasam ve her şeyin bir saat gibi, durduğu yerden işlemeye başladığını düşünmek istiyorum nedense?:)Neredeyse bu dünyada da zamansızlığa inanacağım.şaka ha ne zamansızlığı lafın gelişi olarak söylüyorum

Blogumu sessiz sedasız kapatıp kendi köşeme çekilirken geçerli bir mazeretim yoktu sadece az zamanımı alıyordu o kadar.

Bana göre zorunlu olmadan yazmak güzel birşey kafan estiği zaman yazarsın dostlarınla paylaşırsın.Sevinçlerini. Şaşkınlıklarını. Kırıklıklarını. Yıkımlarını. Kısacası hayatın ta kendisini paylaşabileceğin birileri olduğunu düşünmekte güzel.

neyse yahu o kadar uzatmaya ne gerek var:)))

...ve işte yine burdayım:) güzel paylaşımlarda bulunuruz inşallah sizlerdende katkı bekliyoruz.
Hoşgeldiniz, hoşgeldim:)