Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Ekim 2009 Pazartesi

Kainatın gülüne :(

teenni kardeşime şükranlarımla......
Kainatın gülüne (s.a.v.)
Aşk derseniz; size Gül derim.
Kokuların en güzelini güle vermiş Allah
Ya iman; Gül kokusuna bezeneni sevmektir.
Renklerin en güzeli gülkurusu, gül pembesi, kan kırmızısı güller
Çocukluğumda bahçemizde miski güller yetişirdi.
Onlar özel bir bakım isterler, solmadan itina ile yaprakları toplanır, üzerine şeker ve limon tozu serpilip iyice ovulur.
Ve kavanozlara doldurulur.
Böylece gül mayası elde edilir.
Veya yapraklar şişelere doldurulup üzerleri su ile örtülür.

Güneşte yapraklar suya rengini verinceye kadar beklenir.
Mahallede her evin penceresinde şişeler içinde gül yaprakları nasılda
güzel bir görüntü oluştururdu.
Evlerde gül mayasından reçeller kaynatılır, mutfaklar gül kokar, gül
kokulu kadınlar reçeller yapardı........
Mevlitlerde gül denliklere doldurulan gül suyu misafirlere serpilirdi.
Okunan Kur an ile gül suyu nasılda yakışır birbirine.

Yazın gün batımında, güneşin feri söndüğünde, bahçelerin keyfi başlar
artık.
Çiçekler sulanmamın verdiği rehavetle kokularını kâinatın en
şereflilerine sunar, ikram ederler..
Dikenine rağmen eğilir koklarsınız onları, kokularını içinize çeker dalar gidersiniz sevgilinin tenine.
Farsça da bütün çiçeklerin adıymış gül...
Gülmenin adı da gül....
Gülünce güllerin açması da bundanmış...

".Gül "deyince sevgiden ve sevgiliden başka ne gelir ki akla.
Ha, Gül deyince hemen aklıma Gül Babanın hikayesi geliverdi..

Bir gün Sultan II.Beyazıt, sadrazamı ile ava çıkmış...
Şimdiki Beyoğlu
koruluğunda at sürerken birden gök boşalırcasına yağmur yağmaya başlamış..
Sığınacak bir yer ararlarken uzaktan buram buram gül kokularını duydukları bir bahçe görmüşler.
Hemen kokunun geldiği yöne doğru sürmüşler atlarını...
Bir de ne görsünler!
İçinde envai çeşit gülün bulunduğu bir gül bahçesi,
Ortasında da bir kulübe.
Kulübeye yaklaştıklarında onları ak sakallı nur yüzlü bir ihtiyar karşılamış ve
buyur etmiş fakirhanesine..
Adını sorduklarında "Bana buralarda Gül Baba derler.
Memleketin en nadide güllerini yetiştiririm" demiş..
Bahçede ki bütün güller sarı ve kan kırmızısıymış.
En çok sevdiği renklermiş bunlar Gül Babanın...
O gece kurulan dostluk aylarca sürüp gitmiş...
Padişah artık Gül Baba ya uğramadan, onunla sohbet etmeden, onu görmeden edemez olmuş..
Birbirlerine işte böylesine bir muhabbetle bağlanmışlar..

Günlerden bir gün, Padişah Gül Babayı ziyarete gittiğinde, ihtiyar
ona sarı ve kırmızı güller hediye edip "Sultanım, kendimi artık iyi
hissetmiyorum, hakkını helal eyle,
Hakka kavuşmam yakındır" buyurmuş.
Bunun üzerine Padişah "Böyle söyleyip beni niye üzersin, amma bir gün
yüce Rabbimin emri gerçekleştiğinde sizin için nasıl bir eser
bırakmamı vasiyet eylersiniz" diye sormuş.
Gül Baba yerinden hafifçe kalkarak "Eğer ruhumu şad etmek istersen
şuradaki tepeye bir mektep yaptır, oradan büyük adamlar yetişsin
Mektebin arması da benim pek sevdiğim sarı- kırmızı gül renkleri
olsun"diye vasiyet etmiş....
Bu Sultanın Gül Babayı son görüşüymüş...
Kısa bir süre sonrada çok sevdiği Rabbine vuslat olmuş..
O yıl Hakkın emri ile II.Beyazıt Han Gül Babanın istediği o yere Galatasaray
Sultanisini yaptırmış.
Arması o nadide güllerin rengi olan sarı kırmızı olmuş.
Ve mektebin bahçesinde birbirinden güzel sarı kırmızıgüller açmış..
Nice büyük adamlar yetişmiş bu Sultaniden..

Güller;.çiçeklerin sultanı ..gönüllerin dermanı güller......
Yarsız amel, aşksız bahar, gülsüz bahçe olmaz imiş..
Hüda sız hayatta ise huzur olmazmış.
Bülbülün güle feryadı da sırrına agâh olmasındanmış.
Bilinir ki, her seher vakti bir sükûn ve sürur vaktidir...
O vakit
kimin yüreğinde bir bülbül feryat-ı figân eylese, o bülbül için kalpte
bir gül açar, açan gül bir koku saçar, işte duyulan bu koku özlenenden
gelen buram buram gülün kokusuymuş...
Kokuların en güzeli gül, gül kokusuna bezenene selam olsun

Hiç yorum yok: